Yenilenebilir enerji maliyetleri düşürülmeli

Yenilenebilir enerji maliyetleri düşürülmeli

BURCU YANAR/ÖZEL HABER
İklim bilimciler son yüzyılda küresel ısınmanın etkilerinin dünyayı çok daha hızlı bir biçimde etkilediğini yazıp çizerek gerekli önemlerin alınması konusunda insanlığı uyarıyor. Geçtiğimiz yazın en sıcak yazlardan biri olarak geçtiği de duyurulan bilgiler arasında yerini almıştı. Bu konuya ilişkin İklim Bilimci Prof.Dr. Levent Kurnaz, 2020 ila 2050 yılları arasında Ege Bölgesi’nde yaz sıcaklığının her gün 35 derecenin üzerinde seyredebileceğini belirterek, Ege Bölgesi’nin sıcaktan kavrulacağına dair bir yazı da yayımlamıştı.
Şimdi ise tüm dünyada insanlığı olumsuz etkileyen fakat doğayı ve ekolojiyi olumlu etkileyen bir virüs tehlikesi ise karşı karşıyayız. Virüsün hızla yayılması sonrasında özelikle hava kirliliğin yoğun olduğu Çin’de atmosferden yansıyan görüntülerde hava kirliliğinin azaldığı, İtalya’ da su kanallarında yeniden kuğuların görülme başladığı gibi haberleri hepimiz görmüşüzdür. Yani kısacası insanın elini ayağını çektiği yerde doğa yeniden uyanıyor. Peki uzmanlar bu konuda neler söylüyor? Çevreci Enerji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Şallı, konuya ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.

SALGINDAN SONRA NE OLACAK?
“Öncelikle ileride bizi nasıl günlerin beklediğine bakabilmek için bu zamana kadar dünyaya neler yaptık onu değerlendirmek lazım” diyen Çevreci Enerji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Şallı, “Özellikle 19. yüzyılda başlayıp 20. yüzyılda hızla artan sanayileşme, üretim ve tüketimin sınırsızlaşması dünyayı farklılaştırdı. Tüketim kültürü ihtiyaç kavramını öteleyerek bir statü meselesi haline geldi. Bu doğrultuda, denetimsiz ve sürdürülebilir olmayan sanayileşme, elektrik ihtiyacının artması, fosil yakıt kullanımının artması ve birçok nedenden dolayı dünyamızı yaşanmaz hale getirdik. Şimdi ise kıt kaynakların verimli ve etkin kullanılmamasının sorunlarını yaşıyoruz. İklim krizi buna en iyi örnek. İnsanın doğaya tabi olduğunu unuttuk. Her türlü canlıdan üstün olduğumuzu düşündük. Halbuki biz bu ekosistemin sadece bir parçasıyız. Doğanın uyanmasından ziyade artık insanlığın uyanması önemli. Salgından sonra nasıl bir dünya olacağına dair birçok tahmin yürütülmekte. Elbette farklı bir dünya olacak ancak unuttuğumuz kavramları hatırlamazsak değişen hiç bir şey olmayacak” ifadelerine yer verdi.
Yaşadığımız bu sürecin daha fazla yerli ve milli üretimler yapmamız gerektiğine işaret ettiğine değinen Tolga Şallı, “Sadece enerjide yerli ve milli olmaktan ziyade artık sağlık, tarım gibi konularda da üretimlerimizin yerli olması gerekmekte. Savunma sanayimiz bu anlamda bize örnek olmakta. Yenilenebilir enerji kullanımının artması enerji kaynak ve güvenliğini arttırmakta. Enerjinin dağınık ve çeşitlendirilmiş olması toplumun kaliteli ve kesintisiz elektriğe ulaşmasını sağlamakta. Ülkemiz yenilenebilir enerji kaynaklarının her türlüsüne sahip. Ama maalesef enerji ithalatımız oldukça yüksek. Her yıl ortalama 35-40 milyar dolar elektrik üretmek için hammadde ithal ediyoruz. Bunların başında doğalgaz ve kömür gelmekte. Son yılları değerlendirdiğimizde yenilenebilir enerji yatırımları artmakta. Vatandaşlarımız veya fabrikalar kendi çatılarında öz tüketime eşdeğer elektrik üretebilmekte. Ancak maliyetin daha aşağıya çekilmesi özellikle ev tüketicileri için önemli. Yenilenebilir enerji hakkında maalesef hala bilimsel değeri olmayan kulaktan dolma bilgiler yer almakta. Yaşadığımız bu süreç enerji, tarım ve sağlık konularında daha fazla yerli ve milli olmamız gerektiğini tekrar ortaya çıkardı” dedi.

Başkan Tolga Şallı, hava kirliliğinin azalmasının geçici bir durum olduğuna da dikkat çekerek, “Sadece Çin’de değil birçok yerde hava kirliliği azalıyor. Ama bu kısa ve geçici bir durum. İnsanlar tekrar sokağa çıkacak, sürdürülebilir ve denetimsiz birçok işletme tekrar faaliyetlerine devam edecek. Dünyayı kirleten ülkeler arasında Çin, ABD gibi ülkeler başı çekmekte. Ülkemiz bu anlamda alt sıralarda. İklim krizi ile mücadelede dünya ülkeleri hala istenilen düzeyde değil. Özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarından üretim arttıkça, atık yönetimine hem hükümetler hem de belediyeler gerekli özeni gösterdikçe, tüketim alışkanlıklarımızı değiştirdikçe ve doğa bize değil biz doğaya aidiz düşüncesi ve uygulamaları artıkça iklim ve ekosistem düzelecektir” diye konuştu.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı konusunda maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini de vurgulayan Tolga Şallı, “Dünya geneline baktığımızda yatırım maliyetleri azalmakta. Burada önemli olan, karar vericilerin bu yatırımlara destek verecek mevzuat hazırlaması ve yatırımların daha hızlı devreye alınmasını sağlamaları. Örneğin, geçenlerde EPDK salgını mücbir sebep olarak saydı ve yatırımların süreli işlemleri için ek süre tanıdı. Yenilenebilir enerji yatırımları yüksek maliyetli yatırımlardır. Fakat bireysel kullanıcılar için daha fazla kolaylık sağlanmalı. Mesela imar barışından yararlanarak kayıt altına alınan bir çatıya maalesef güneş enerjisi paneli koyamıyorsunuz. Bu tarz eksikliklerin giderilmesi gerekiyor. Vatandaşımızın yenilenebilir enerjiye ilgisi var ama öncelikle maliyet unsurlarının aşağıya çekilmesi gerekmektedir” açıklamalarına yer verdi.
“ISINMAYI BELLİ BİR SEVİYEDE TUTMAK GEREKLİ”
Tolga Şallı hava sıcaklıkları hakkındaki sorulara ise şu şekilde yanıt verdi: “Her yıl o yılın daha önceki yıllara oranla daha sıcak veya soğuk geçeceği söylenmekte. Dünya son yüz yıl içinde yaptıklarımız veya şimdi yapacaklarımızla değişmeyecek. Amaç küresel ısınmayı belli bir seviyede tutmak. Daha sonra olması gereken noktalara çekmek. Küresel ısınma tüm yaşamı, üretimi etkilemekte. Özellikle mevsimlerin özelliklerini kaybetmesi toprağın karakterini değiştirmekte. Kuşların göç yolları değişmekte. İnsanlar göç etmekte. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHRC) verilerine göre 2008’den beri her yıl ortalama 21,5 milyon insan sel ve kuraklık gibi afetlerden dolayı göç etmek zorunda kalıyor.”
İzmir’in turizm, tarım, sanayi, yenilenebilir enerji gibi konularda avantajlı bir kent olduğunu da söyleyen Şallı, “Turistik birçok ilçesi var. Ancak ikincil konutların artması birçok sorunu beraberinde getiriyor. Nüfus yoğunluğunun fazlalaşmasıyla atıkların nasıl yönetileceği, araç sayısının fazlalaşmasıyla trafik sorunlarının nasıl giderileceği, gibi sorular bulunmakta. Özellikle Urla, Karaburun, Çeşme bölgesi çok fazla göç almakta ve ikincil konutlar, turizm tesisleri artmakta. Doğaya dönüş, köye dönüş elbette güzel ama bunun organize bir şekilde yapılması lazım. Arsayı alıp yarısına ikincil konutunuzu yaparsanız bu doğaya, köye dönmek olmaz. Tam tersi tarıma, doğaya zarar verir” diye belirtti.
“TASARRUFLU OLMALIYIZ”
Dile getirilen çözümlerin yıllardır aynı olduğunu ancak uygulamanın önem arz ettiğini kaydeden Şallı, “Örneğin Çevreci Enerji Derneği olarak İtalyan ortaklarımızla yürüttüğümüz bir proje kapsamında Bologna Belediyesi’ni ziyaret ettik. Kent planlamasını anlattılar. Şu an Bologna’da 2030 yılında kullanılacak bisiklet yollarının planları hazır ve altyapısını oluşturulmuş durumda. Bizdeki sorun şu; şimdiki sorunu tespit ediyoruz, gerekli kararları alıyoruz, kısmen uyguluyoruz ancak bundan 20-30 yıl sonra karşımıza çıkacak sorunlarla uğraşmıyoruz. Özellikle yerel yönetimler planlamalarını uzun vadeli olarak hazırlamalı. Kişisel olarak şunu söyleyebiliriz; salgından dolayı sürekli evdeyiz. Daha fazla elektrik ve daha fazla su kullanıyoruz. Elektriğimizi de suyumuzu da daha verimli ve tasarruflu kullanmalıyız” şeklinde konuştu.

Kaynak

16 Nisan 2020 Basında ÇED , , , ,